Aspendos'ta monolog
- Sabo Kosimova
- 18 Ağu 2019
- 1 dakikada okunur

Belki de buralarda
dünyalar güzeli prenses Belkıs, yahut onun aşkı için asırlarca ayakta duracak çağların teknolojisini aşan akustik tiyatronun mimarı sanatçı ruhlu Zenon, yahut aşkı için eşsiz geometri hesapları ile şehrin can damarları olan su kemerlerini yapan, bu zorlu yarışı kazanmasına rağmen aşıkları ayırmak istemeyip aradan çekilen iyi kalpli o gencin ruhları dolanıyordu ,
Sahi gerçekten var miydı böyle sevgi dedirtecek hikayeler bunlar
Bize maziyi hiç tanımadığımız o maziyi özleten hikayeler bunlar..
dağları delen, dünya harikalarını aşkları için inşa eden güç ve yaratıcılıga sahip,
Sanatı yoğuran adamlar,
O eski kentimize dönelim belki de biraz daha rüzgarı, duvarları ve o eski taşları dinleseydim onları duyabilirdim Soyluları duyamasam da belki de halkı duyabilirdim ne de olsa daha kalabalıklar ve sokaga dökülmüş olmalılar,
ne dediklerini anlayamadığım bir dilde o kalabalık sesleri .. belki de koşuşturan atları, Aspendosun o meşhur atları.. Belki biraz daha gezseydim o meşhur üzüm ağaçlarını keşfederdim, Tanrıdan bile sakındıkları o üzümler kim bilir ne kadar tatlıdır.. Üzüm yetiştirmekle ve şarap tüccarlığı ile tanınmış olan Aspendoslular dini törenlerinde tanrılarına şarap sunmuyorlarmış çok ta güzel bahaneleri varmış “Eğer şarap yalnızca tanrılara ait olsaydı, kuşlar üzümleri yemeye cesaret edemezlerdi” ..Ulu Dionysos keşke bunları duysan .
Ah bu zeki ve duygusal Aspendoslular belki de halâ şehirlerini terketmediler belki de halâ geziniyor hissettiğim ama duyamadığım antik ruhların fısıltısı..
9 Eylül 2018 / Sabo Kosimova
Comentários