''Aliya İzzetbegoviç '' - Recep İhsan Eliaçık / Kit
- SAİDA KOSİMOVA
- 20 May 2019
- 10 dakikada okunur
Recep İhsan Eliaçık, Aliya İzzetbegoviç’in düşüncelerini,ideallerini,hayatın her alanında yapmış olduğu yenilikçi haraketlerini ‘’Tarihe Tanıklığım’’ adlı kitabından ve kendisiyle yapılan röportajarından yararlanarak Aliya’yı bizlere sunmakta…
Tekin yayınevi tarafından basılan 119 sayfalık kitabımız Temuz 2015 yılında basıldı. Kitabımızın ‘’ Bilge kişisine ‘’ ulaşmadan önce bizlere onu güzel şekilde aktaran Recep İhsan Eliaçık hakkında da birkaç şey yazmak isterim.
Nasıl bizler Aliya İzzetbegoviç’i ‘’Bilge Kral’’ lakabı ile tanıyorsak, Eliaçık’ı da bazıları tarafından ‘’Gezi İmamı’’ yahut Ahmet Hakan Coşkun’un ‘’Tabu Yıkan’’ lakabı ile tanıyor olabiliriz.
Benim bu kitaptan önce hiçbir kitabını okumadığım ancak televiziyonda birkaç söyleyişine denk geldiğim ve kanalı değiştirmek istemediğim ender insanlardandır.
İlahiyatçı, yazar ve müffesir olan Eliaçık Kayserilidir. 23 Aralık 1961’de Başköy Boğazliyan’da doğdu. Eğitim aldığı şehirler ve okul isimleri sırasıyla (1968-1979); Kayseri /Tomarza Yavuz Selim ve Turan Emeksiz İlkokullar, Tomarza Ortaokulu, Kırşehir/ Kırşehir lisesi. 1985-1989 yıllarında Kayseri Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okudu. 12 Eylül 1980 Askeri darbesinde Akıncılar davasından yargılandı, bir yıl Mamak’ta (Ankara’da) hapis yattı ve beraat etti. 1983-1984’te Etimesgut(Ankara) ve Sarıkamış’ta (Kars) askerlik yaptı. 1991-1992 yıllarında İstanbul’a taşındı, iki yıl yayıncılık faaliyetleriyle uğraştı. İtikat Üzerine, İslam ve Sosyal Değişim, Devrimci İslam adlı ilk kitaplarını bu dönemde yazdı. Sonrasında Yeryüzü, Değişim, Kayseri Gündem, Yarın, Zaman, Gerçek Hayat, Söz ve Adalet, Bilge Adam, Özgür Gündem, Karşı gibi bir çok dergi ve gazetede köşe yazarlığı , yayın yönetmenliği yaptı. 1997-2000 arasında 28 Şubat olarak bilinen dönemde 30’a yakın dava açıldı. İki kez tutuklanıp cezaevine girdi. Davaların hepsinden beraat etti. 2013’de Gezi olaylarını destekledi. Gezi meydanında Cuma namazı kıldırdı. Direnişte bizzat yer aldı. Bu olay sonrasında ‘’ Eliaçık ’’ oldu ‘’ Gezi imamı ’’ . Ahmet Hakan Coşkun’un ifade ettiği : Kiminden “Bendeki seni bitirdin”, kiminden “Güneş gibi doğdun gönlüme” şarkıları duymaktayıdı… Kimi tüm kitaplarını “yaz bana gönder” coşkusu içinde, kimi de “yak bütün hatıraları” modunda öfke kusmuştu ona.
Eliaçık yaptıklarının farkında ve yaptıklarının arkasında hala durmaktadır. Olayların gelişimini ise şöyle anlatıyor: ‘’28 şubat olaylarında onlarca eyleme katıldım, bilfiil içinde yer aldım, 30 ayrı davadan yargılandım. Hiç birinden pişman değilim, yine olsa aynı yerde olacağımdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. ‘’
Gün oldu devran döndü diyerek de ‘’ Nasıl 28 şubat’ta iktidarın sopasını yiyenler bu sefer baktım ki Gezi parkında. Fakat sopa ‘’’bizimkilerin” elinde ve sopayı yiyenlerin içinde 28 Şubat’da sopayı bize indirenler var. Ne yapacaktım? Neye mal olursa olsun bir “ilkenin” yanında durdum. Bu ilke “Mazluma kimliği sorulmaz” ilkesiydi.
Eğer Gezi’de hiç kimse olmasaydı bile ben olurdum. Tek başıma iktidarın inen sopasını tutar, “Yapma” derdim. Bu, siyaset, parti, mahalle, cemaat, örgüt vs. mantığıyla hareket edenlerin anlayabileceği bir şey değil. O nedenle kendinizi fazla zorlamayın, sadece insaflı olun, insaf herkese lazım… ‘’
Ne yalan söyleyeyim ki kitabın kendisinden çok Recep İhsan Eliaçık’ ı araştırmaya başladım. Önceden denk geldiğim söyleyişlerini tekrar tekrar dinledim. Onun Sosyalist-İslamcı kimliği hoşuma gitmedi değil…
Recep İhsan Eliaçık’ın son dönemdeki çalışmalarından , katıldığı televiziyon programlarını merak ettiğimde onun Kayseri Kitap Fuarına katıldığı fakat bir takım kişilerden oluşmuş grup tarafından hakarete maruz kaldığını ve fuara polisler tarafından alınmadığını öğrendim. Şuan okuduğumuz kitabın yayını ‘’tekin yayınevi’’ ile davet edildiği halde sonrasında içeri alınmaması fuara katılan diğer yayınevleri tarafından da protesto edildi.
. . .
Yazarımız ile de tanıştıktan sonra artık ‘’Bilge Kral’’ın kim olduğunu, onun da verdiği mücadesini ve bunun ne uğruna yaptığını öğrenelim. Bosna Hersek’in lideri ve İslam adına yaptıklarıyla Müslümanların simgesi konumundaki Aliya İzzetbegoviç, yaşamı
boyunca yaptıkları ile insanlık için örnek teşkil etmiş bir ‘’ Özgürlük Savaşçısı ‘’dır. Aliya İzetbegoviç’i daha yakından tanımak için yaşadığı dönemi anlamak gerkebilir bu durumda ise kitaba göre hareket edeceğim. Kitabımız, ‘’ Bilge Kralı ‘’ eksiksiz tanımak adına dört bölümden oluşmakta. Birinci bölüme geçmeden önce, en azından benim için bir bölüm olarak ele alabildiğim ve ‘’Begoviç’e göre ’’ lerin sıkça tekrar ettiği, yazarımızın ‘’ Önsöz ‘’ünü geçmememiz gerektiğini düşünüyorum.Eğer Begoviç hakkında hiçbir fikriniz yoksa bu önsözü okuduğunuzda Begoviç’i , onun düşüncelerini işte tam burada anlamaya başlıyorsunuz. Eliaçık ön sözünde İzetbegoviç, Bosna ve İslamın bir bütünün parçaları olduğunu şu şekilde anlatıyor: ‘’ Begoviçsiz Bosna, İslamsız da Begoviç düşünülemez’’ Burada Eliaçık , Begoviç’in İslam adına yaptıklarını ve Boşnak halkının ‘’ kahramanı’’ olduğunu vurguluyor. Begoviç’i yeni yeni tanımak adına giriş yaptığımız önsöz’de onun ‘’ Doğu ve Batı Arasında İslam ‘’ adında kitabın olduğunu da öğreniyoruz. Bu kitabı yazmanın asıl amacını ise şöyle ifade ediyor : ‘’ İslamı bugünkü neslin anlayacağı bir dilde tercüme teşebbüsü ‘’ olduğudur. Buradan ise ‘’ İslamın’’ Doğu ve Batı arasındaki yerinin ne olduğunu, bugünkü dünyanın şekillenmesinde İslamın herhangi bir rolünün olup olmadığını üzerine yazdığını söyleyebiliriz. Önsözünde olan kitabın ilerisinde de söz ettiği ‘’ Begoviç’e göre ‘’ kısımlarından biri ise İslamın devrimci parolasının var olduğu ve bu paroladan iki tane olduğudur. Bunlar; ‘’ Allahu ekber’’ ve ‘’la ilahe illallah’’ . Begoviç bu paroların bir çağrı ‘’Seyyid Kutup’un dediği ; bunların uluhiyete ait hususları kendine mal eden dünyevi iktidarlara karşı devrim çağrısı ‘’olduğuna katılmakta idi. Eliaçık önsözünün sonuna doğru Begoviç’in ‘’aktivist’’ kişiliğinin olduğunu tekrar hatırlatmakta ve geçen ürkütücü döneme rağmen Begoviç’in inandığı ‘’ İslami Mücadele’’ sinin güzel sonuçlanmasının altında yatan temel nedenlerinden onun ‘’ derin ve entelektüel ‘’ kişiliğe sahip olması olduğunu ve bu yüzden Bilge Kralı hazır Bosna’dan ‘’ el ayak çekilmişken ‘’ okumanın tam zamanı olduğundan bahsetmektedir.
BÖLÜMLER
Kitabın dört ana bölümden oluştuğunu söylemişim, bunlar;
-BİRİNCİ BÖLÜM ( BOSNA-HERSEK’İN KISA TARİHİ )
-İKİNCİ BÖLÜM ( ALİYA İZETBEGOVİÇ’İN HAYATI )
-ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ( TEMEL ESERİ VE FİKİRLERİ )
-DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ( BENİM ALİYA’M )
BÖLÜM
BOSNA-HERSEK’İN KISA TARİHİ
Osmanlı Devleti ile başlayan ve günümüze kadar uzanan tarihi süreç içerisinde dört evre halinde ele alırsak bu evreler:
a-Bosna-Hersek'in fethinden Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i işgaline kadar. b- İşgalden (1878) I. Dünya Savaşı'na kadar (1914).
c- I. Dünya Savaşı ile Bosna savaşlarının bitimine yani Dayton anlaşmasına kadar.
-Kısaca Bosna-Hersek-
-Coğrafi konumu olarak
Güneydoğu Avrupa'da bulunan Bosna-Hersek, kuzeyden ve batıdan Hırvatistan, doğudan Sırbistan, güneyden Karadağ ile çevrilidir. Yüzölçümü ise 51.129 km2 . En önemli akarsuları Drina, Bosna, Sava, Vrbas ve Neretva ırmaklarıdır. Hatta Bosna kelimesi, Sava Nehri’ne dökülen Bosna Suyu ‘ndan gelmekteyimiş. Bosna ülkenin kuzey bölgesinin, Hersek ise güney bölgesinin adıdır.
-Nüfüs ve etnik yapı olarak
Bosna-Hersek halkı Boşnak, Sırp, Hırvat ve Slovenlerle bunların dışında kalan bazı küçük etnik unsurlardan oluşur. boşnaklar Slav kökenlidirler ve Bosna-Hersek halkı içinde nüfus bakımından birinci sırada gelmektedirler. Bosna- Hersek Hükümeti’nin verdiği son yıllara ait nüfüs bilgileri şöyledir:
Müslüman: 1.889.122 (%43.41)
Sırplar (Ortodoks): 1.367.155 (%31.25)
Hırvatlar (Katolik) : 753.242 (%17.22)
Diğerleri: 354.860 (%8.11)
-Resmi dil olarak
Ülke halkının üç önemli etnik unsuru tarafından konuşulan Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça'nın üçü de resmi dildir.
-Din olarak
1991 sayımı sonuçlarına göre ülkede yaşayan nüfusun dinsel ve etnik durumu ise şöyleydi: Müslüman: 1.905.000 (% 43.7)
Ortodoks hıristiyan olan Sırplar: 1.364.363 (% 31.3)
Katolik hıristiyan olan Hırvatlar: 752.068 (% 17.3)
Katolik ve protestan hıristiyan olan Slovenler: 293.477 (% 5.5)
Diğerler: 93.685 (% 2.2)
a-Bosna-Hersek'in fethinden Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i işgaline kadar
Bosna-Hersek'te İslâm ,Osmanlıların bu bölgeye girmesinden sonra yayılmaya başlamış. Osmanlı Devleti'nin bölgeyi fethetmesinden önce Bosna, Bizanslıların ve yerli hanedanların yönetiminde idi. Bölgeye ilk Türk akınları 1386'da başladı. Bu sıralarda Bosna ayrı bir krallıktı ve tahtta da Kral I. Tvrtko bulunuyordu. Sonraki yıllarda Bosna'ya yönelik akınlar devam etti ve Osmanlı yönetimiyle Bosna kralı II. Tvrtko arasında bir anlaşma gerçekleştirildi. Bu anlaşma gereğince Bosna kralı Osmanlılara haraç ödemeye başladı.( Paşa Yiğit Bey zamanında) Ancak bu haracı Fatih Sultan Mehmed'in tahta geçmesinden sonra Bosna Kralı Stephan Tomaseviç tarafından kesilmişti. Bunun üzerine Fatih, Bosna kralına karşı savaş açtı. Bu savaşta kral yakalanarak öldürüldü.Kitabımız Stephan Tomaseviç’in idam edilmesinin sebeplerinden:
1.Haraclarının ödenmemesi
2. Ona gönderilen elçilerin hapse attırması
3.Haçlı seferlerinin hazırlıkları sırasında Macaristan’ı , Venedik’i ve Arnavut Kralı İskender’i Osmanlı aleyhinde kışkırtması olmasıdır.
1463'te de bütün Bosna Osmanlı topraklarına katıldı. Bosna'da İslami bir etnik oluşumun ortaya çıkması da bu olayla başladı. 1483'te Hersek dükalığının da Osmanlılara katılmasıyla bu bölgede İslamiyet daha da güçlendi ve Müslümanların sayısı artmaya başladı.
b- İşgalden (1878) I. Dünya Savaşı'na kadar (1914).
Osmanlı devletinin zayıflaması üzerine 1878'de Bosna-Hersek toprakları Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından işgal edildi. Daha sonra Berlin Anlaşmasıyla bu topraklar adı geçen imparatorluğa verildi. Bu işgalden sonra çok sayıda Bosna-Hersekli Anadolu'ya veya henüz Osmanlı'nın elinde olan Avrupa topraklarına göç etmek zorunda kalmıştır. Burada kalan Boşnaklar ise Avusturya’nın işgaline şiddetle karşı çıkmıs, önce Hersek’in merkezi olan Mostar, sonra da Bosnasaray, büyük direnişlerle karşılaştıktan sonra Avusturya tarafından işgal edilmiştir. İşgal 29 Temmuz’da başlamış, 28 Ekim 1878’de tamamlanmıştır. Bu mücadele sonunda Bosna-Hersek Müslümanları özerk bir yönetime kavuştular
c- I. Dünya Savaşı ile Bosna savaşlarının bitimine yani Dayton anlaşmasına kadar.
1912'de Osmanlıların Balkanlardan tamamen çekilmek zorunda kalması ve ardından I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine Balkanlar'da bir idari boşluk ortaya çıktı. Bunun sonucunda da bölgede çok sayıda küçük devlet kuruldu.
1 Aralık 1918'de Sırbistan, Karadağ ve yıkılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Slavların yaşadığı kesimlerinin birleşmesiyle bölgedeki Slav kökenli toplumları bir araya getiren bir devlet kuruldu. Bosna Hersek toprakları da bu devletin sınırları içine girdi. Sırbistan kralı kurulan bu yeni devletin krallığına getirildi.
Bu devletin adı 1929'da Yugoslavya krallığı oldu.
1918'de kurulan Slav devletinin ve Yugoslavya krallığının yönetimini ele geçiren ortodoks Sırplar Bosna-Hersekli Müslümanlara çok ağır bir şekilde zulmettiler. Müslümanların ellerindeki toprakları Sırpların mülkiyetine geçirdiler. II. Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya Almanlar tarafından işgal edildi. Savaşın devam ettiği yıllarda ve Alman işgali altında Sırp çetnikleri Müslümanlara karşı bir soykırımı uygulayarak 100 bin Müslümanı öldürdüler. Savaş sonrasında 13 Ocak 1946'da ülke yeniden bağımsızlığına kavuştu. Ancak bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmi statüsünü de federal cumhuriyetler birliği olarak belirlediler. Komünistlerin yönetimi ele geçirmeleriyle Müslümanlar üzerindeki baskı uygulamaları da şiddetlendi.
I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Yugoslavya Devleti 3 değişik din (Ortodoksluk, Katoliklik ve İslam) ve çok sayıda etnik grubu (Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedonyalı) bir araya getiren bir ülkeydi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyet blokunda yerini alan bu devlet Josip Tito'nun kuvvetli kişiliği altında uzun süre birliğini korudu. Tito'nun politikası zamanla Sovyetler Birliği'nden daha bağımsız bir hale geldi. 1980 yılında Tito'nun ölümü ve 1990 yılında da Sovyet blokunun parçalanmaya başlamasıyla birbirinden farklı etnik grupları Yugoslavya içinde bir arada tutmak imkânsız hale geldi. 25 Haziran 1991'de Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991'de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti.(Bu durumda Sırbistan bağımsızlıklarını tanımamış ve önce Hırvatistan sonra Slovenya’ya saldırmış fakat Avrupa Topluluğu ve Almanya’nın çabalarıyla buradaki çarpışmalar sona ermiştir. Mart 1992'de Bosna-Hersek Devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandum bağımsızlığın kabul edilmesiyle sonuçlandı. 5 Nisan 1992'de Bosna-Hersek hükümeti bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisan'da da ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdılar.
Not : Bosna Savaşı, Bosna-Hersek'te 6 Nisan 1992 tarihinden 14 Eylül 1995 tarihine kadar sürmüş olan bir savaştır. Üç yıl kadar sürmüş ve Uluslarası Kızılhaç Örgütü verilerine göre 312.000 kişi hayatını kaybetmiş, 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. savaş sırasında ölenlerin 200.000 kadarı Boşnak halkındandır.
Savaşın ilk aylarından başlayarak Birleşmiş Milletler temsilcisi Cyrus Vance ve Avrupa Birliği temsilcisi Lord Owen savaşı durdurmak için taraflarla müzakereler yaptılar. Bosna-Hersek'i etnik açıdan 3 bölgeye ayıran çeşitli haritalar çizildi ve taraflara sunuldu. 1994 yılında NATO uçakları BM'in ilan ettiği uçuş yasağını uygulamaya başladılar. Böylece Sırpların hava üstünlüğü kaybolmuş oldu. Mart 1994 tarihinde Boşnaklar (Bosnalı Müslümanlar) ve Bosnalı Hırvatlar anlaşmaya vardılar ve birbirleriyle savaşmaktan vazgeçtiler. Nihayet uluslararası baskılar sonucu İzzetbegoviç, Tudjman ve Miloseviç anlaşma masasına oturdular. 21 Kasım 1995'de Dayton Antlaşması kabul edildi. 14 Aralık 1995'de bu antlaşmanın son halinin imzalanmasıyla birlikte Bosna Savaşı son bulmuş oldu.
2.BÖLÜM
ALİYA İZETBEGOVİÇ’İN HAYATI
Dedesiyle aynı ismi taşıyan Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925’te Şamats’ta doğduktan iki yıl sonra ailesi Saraybosna’ya taşınır. Begoviç ‘’geniş bir aileye mensup olduğunu ve toplamda 7 kardeş olduklarını ‘’ anlatmakta. Kardeşlerinden dördü öz , ikisi babasının ilk eşi’ndendir. İlerideki sayfasında ise büyükbabası’nın Sedika adında genç bir Türk kızıyla evlendiği ve annesini tanıttığında ise ‘’ çok dindar bir kadın olduğunu ‘’ ve onun dine olan bağlılığını annesinden aldığını düşünür. Sabah namazlarını kaçırmadan kalktığını ve cami’ye gittiğini anlatır. Bu alışkanlığı on iki, on dört yaşlarında başlatığını da yazar. Begoviç’imiz fiziksel yapısının annesinden aldığını , karakterini ise babasından aldığını düşünür.
Lise çağında İslamî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındadır fakat oldukça etkin ve üretkendi. 1946 yılında Genç Müslümanlar Örgütü’ne üye olmaktan üç yıl hapse mahkûm edildi. “İslam Deklarasyonu”nu yayınladı.
1983’te “İslamî Manifesto” adıyla yayınladı. İzetbegoviç’in daha önce 1970’te de bu adla bir kitabı yayınlanmıştı. 1983’te söz konusu kitabın yayınlanması epey bir yankı uyandırdı İzetbegoviç’i Avrupa’nın ortasında radikal İslamî bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı. İzetbegoviç, mahkeme önüne çıkarılıp “hakim sistemi değiştirmek ve Bosna-Hersek’i İslamî devlete dönüştürmek için çalışmak”la itham ve yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına çarptırılır.
Yugoslavya’nın dağılma sürecine girdiği dönemde Demokratik Eylem Partisi (SDA)’ni kurdu ve genel başkanı seçildi. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğunda meydana gelen ani ve sarsıcı siyasi gelişmelerin akabinde Komünist yönetimin çökmesiyle birlikte yapılan ilk serbest seçimlerde Bosna-Hersek Cumhuriyeti Devlet Başkanı oldu. Aliya İzzetbegoviç Sırp ve Hırvat güçlere karşı yürütülen bağımsızlık savaşına liderlik yaptı. 1995 yılında savaşa son veren Dayton Anlaşması’nın imzalanmasından sonra 1996’da yapılan seçimlerde üçlü başkanlık konseyine seçildi. Devlet başkanlığı dönemi boyunca uluslararası gücün baskılarına karşı çıkan İzzetbegoviç, 2000 yılında sağlık sorunlarını gerekçe göstererek başkanlık görevinden istifa etti.
“Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız”
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç 19 Ekim 2003’te vefat etti. Yazarlık yönü de olduğu için kendisi “Bilge Kral” lakabı ile tanınmıştır. Hayatı boyunca Bosna Müslümanları için mücadele etmiştir. Mezarlığı talebi üzerine Saraybosna‘daki Kovaçi Şehitliği‘ndedir.
3.BÖLÜM
TEMEL ESERİ VE FİKİRLERİ
Aliya İzetbegoviç, adaletin dinin temel emri olduğunu ve inançsız bir sosyal düzenini gerçekçi bulmadığını ifade eder. insana ve hayata uygulanabilir görmediğinden sosyalizmi ve ateizmi ütopya görür ve bu yapıları eleştirir.
-İnanç sistemi olarak saf din olan Hristiyanlık ve Budizm ‘in hayat gerçeklerini ret ettiğini Tanrı’ya iman’ın Hristiyanlıkta ‘’içsel’’ bir hürriyetin yettiğinin; İslam inancının ise ‘’dışsal’’ hürriyeti de talep ettiğini vurgular.
- Dünyayı dışlayan dinler olarak Yahudilik ve Kapitalizm’in ruhu ve materyalist dinsel yapılar olarak ikinci bir grup olarak tasnif eder.
-İslam’ı üçüncü yol olarak ara ve denge yani ‘’ orta’’ sını temsil etmekte olduğunu bu anlamda İslamın ‘’iki kutuplu’’ birliğin işaretini temsil ettiğini bunlar ‘’ uhrevi temayül’’ diğeri ‘’ dünyevi temayül ‘’ olarak ayırır. Bu kelimeler tam anlamıyla ‘’ Doğu ile Batı arasında İslam’’ dır ve Begoviç’e göre ‘’ Ey teslimiyet senin adın İslamdır! ‘’
- Aliya İzetbegoviç’in İslam Deklarasyonu , Hindistan’dan Endülüs’e kadar İslam tecrübesine vakıf bir kişinin Müslüman toplumların sorunlarına yönelik genel değerlendirmelerini içeren ve İslam’ın dünya ile ahireti birlikte kurma iddiasına yönelik Müslümanları göreve çağıran içeriktedir.
- Doğu ve Batı Arasında İslam , Aliya’nın en değerli felsefi derinliği olan eseridir, dünya ideallerini ve insanlığın zihin birikimini değerlendirip tenkit ederek İslam’ı insanlığa bir çözüm ve adil ve fıtri yaşam formülü olarak bize sunuyor. Aliya kitabında İslam’ı yaşayan insanın sorunlarına reel çözümler getiren güncel ve gerçek bir ahlak düzeni olarak anlar ve anlatır.
4.BÖLÜM
BENİM ALİYA’M
Bu bölüm de yazarımızın Aliya’sını anlamaya çalışacağız . Sanırım en beğendiğim ve anladığım bölüm. Eliaçık , Aliya’nın ‘’bilinmeyen’’ den çok ‘’ akla gelmeyen’’ yada ‘’göremediğimiz’’ bir Begoviç’i tanıtıyor. Aliya’nın yirmidört yaşında arkadaşlarıyla birlikte kurduğu ‘’ Genç Müslümanlar’’ adlı teşkilat ve teşkilattaki ciddi , istikrarlı faaliyetleri olmasıdır. Yazarımız Eliaçık ,bu faaliyetlerin sonucu olarak Aliya’nın yargılanmasını , tutuklanmasında kendisini bulmuştur. Bu olayı onun bu yazısından anlayabiliriz : ‘’ Bunun ne demek olduğunu Aliya gibi kendi memleketinde ‘İslamcılık yapmak’ , ‘ İslam devleti kurmaya çalışmak’ gibi suçlamalarla yargılanmayanlar asla anlayamazlar. Ben de daha yirmi yaşındayken benzer bir suçlamayla yargılanmıştım. Aliya’nın ‘Genç Müslümanlar’ davası, bizim ‘ Müslüman Gençler ‘ davası olarak yaşanmıştı. Onların bizden , bizim onlardan haberimiz yokmuş. ‘’ başka cümlesinde ise ‘’ Komünist ve Kapitalist adıyla ikiye bölünen bir dünyada, komünizmin payına düşen Yugoslava(Bosna) mahkemelerinde ‘’kökten dinci, İslamci’’ sıfatıyla yargılanan Aliya İzetbegoviç ; Kapitalizmin payına düşen, Türkiye’de aynı sıfatlarla yargılanan benim gibilerin gözünde bambaşka bir anlama sahiptir’’ .
Yazarımız ‘’Genç Müslümanlar’’ örgütünün Müslüman Bosna halkının ‘’esas çekirdeği’’ olarak tanımlıyor. Bu örgütün bence de Boşnak halkının ‘’İslam adına’’ yaptığı yayılım bir direnişi idi diyebilirim. Aliya’nın Yugoslavya’nın dağılması sürecinden çıkarılan af’tan yararlanmış ve 1990 da serbest bırakıldı. Önceki ‘’ Genç Müslümanlar’’ ile birlikte Mart 1990 da partı kurarak (SDA) seçimlere katılmış ve kendisini cumhurbaşkanlığı makamında bulmuştur.
Yazar ‘’Benim Aliya’m ‘’ başlığında son olarak şunu yazar: ‘’ Doğrusu benim algıladığım ve anladığım bambaşkayıdı. O, benim Aliyam’dı: Yetim,öksüz.garip.genç,Müslümanların Aliya’sı,Doğu ve Batı arasında yıkılmış bir ümmetin,kimsesiz bir halkın Aliya’sı, sancılı bir arayışın, tükenmeyen bir umudun Aliya’sı, susuzluktan çatlamış,kurumuş bir toprakta yeni yeni açan çiçeklerin, tomurcukların Aliya’sı , sarp kayalardan fışkıran pınarların Aliya’sı, adı gibi taptaze bir umut ve heyecan uyandıran ‘’ Genç Müslümanlar’’ın Aliya’sı…
Son Yazılar
Hepsini GörKuşları çok seviyorum, özellikle de güvercinleri, posta güvercinlerini .. Bir kuş olmayı isterdim, hayır hayır bir kuş olsaydım büyük...
Bu gün sevgililer günüymüş o halde ben de sevgililerimi anmadan geçmeyeyim. Benim sevgililerimin bedenleri ölü, çürümüş ve kokuşmuş...
Komentarze