Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley / Kitap Analizi
- DENİZ ARSLAN MORE
- 2 May 2019
- 6 dakikada okunur

İlk olarak şunu belirtmek isterim ki Huxley'in kitabı olan ''Cesur Yeni Dünya''ya karşı ön yargılıydım. İlk felsefik romanım olduğu için anlamayacağımı sanmıştım ki zaten başlarda anlamayıp sayfaları tekrar 2-3 kez okuyordum. Fakat Huxley'in yazış biçimine alıştıkça aslında o karmaşık konuları bize en sade şekliyle yazdığına kanaat getirdim. Ve bir daha hiçbir kitaba karşı ön yargılı olmayacağım konusunda bana ders vermiş oldu Huxley.
Huxley'in oluşturduğu distopya ulaşılamayacak bir dünya değil
hele ki bu teknolojinin korkunç gelişimi bize bu dünyanın yakın bir zamanda oluşacağının habercisi... Huxley bu kitabı II.dünya savaşından önce tehlikeli bir şekilde bozulan toplumu düzene sokmak, insani ve ahlaki değerleri yeniden kazandırmak amacıyla yazdı.
Fakat bu kitabı sadece o dönemdeki toplumu düzene sokmak için değil ondan sonra gelecek olan toplumları da düzene sokmak tekrardan benliğimizi hatırlatmak amacıyla yazdığını düşünüyorum.
Ve bu CESUR YENİ DÜNYAYI yazarken geleceği, sonradan olacak felaketleri biliyormuşcasına bizlere aktarması bizlere gerçekten korku salıyor ve bizi düşünmeye davet ediyor.
Kitabı okurken o dünyayla şuan yaşadığımız dünya arasında ilişkilendirdiğim bir çok konu var; bunlardan en önemlisi sınıf ayrımcılığı burada kitapta oluşturulan kast sisteminden bahsedeceğim:
alfa, beta, delta, gama ve epsilon şeklinde oluşturulmuş sınıflar.
Alfalar: en üst sınıf, diğerlerine göre daha özgür, iradeli ve diğerlerine emir veren grup,
betalar bir alt sınıf ve sonra deltalar gamalar ve epsilonlar bunlar üst sınıflara hizmet için varlar ve iradesizler fakat en korkuncu her biri hallerinden memnun ve mutlu.
Bu şekilde şartlandırıldılar çünkü ' insanlara kaçınılmaz yazgılarını sevdirmek - sf 42' .
Epsilonlar da insan zekasına ihtiyaç duymuyorlar çünkü onlar düşünmek için değil hizmet için varlar. Onların dünyadaki var olma amacı sadece diğerlerine kölelik yapmaktan ibaret.
İnsanlar ne kadar alt sınıfa ait ise o kadar az oksijen veriliyor ve o kadar fazla çalıştırılıyor fakat herkes bu durumdan memnun kimse sorgulamıyor, neden eşit haklara sahip değiliz diye.
Bu durum günümüz dünyasındaki sınıf ayrımcılığından farksız değil , bizler üsttekiler rahat yaşasın diye çalışıyoruz daha fazla emek sarf edip çalıştığımız halde emeklerimizin karşılığını alamıyoruz. Fakat üsttekiler bizler sayesinde işçiler sayesinde ayakta durabiliyorlar ama bizden daha rahat yaşıyorlar ve bunu herkes kabulleniyor. Kimse bu haksızlığa karşı seslerini çıkarmıyor.
Çünkü sesini çıkaranın sesini kesiyorlar ve bu yüzden korkuyorlar.
Bazı kesimse bundan korkuğu için değil ciddi ciddi bu adaletsizlikten memnun olduğu için seslerini çıkarmıyorlar kendileri ne kadar sefalet içinde yaşasalarda karınlarını doyuracak ekmek dahi bulamasalar da hallerinden memnunlar. Üsttekilerin rahat yaşamaları için çalışıyorlar.
Sanıyorlar ki üsttekiler olmazsa daha kötü durumda olacağız. Çünkü onlara hep bunlar söyleniliyor bu şekilde beyinleri yıkanıyor.
Onlar bizi sırtlarında taşımıyor biz onları sırtlarımızda taşıyoruz ve ezilen yine biz oluyoruz.
Dünyadaki bu durumun en büyük suçlusu kapitalizm işte bizi bu hale getiren sistemdir kapitalizm. Huxley'in oluşturduğu dünya da kapitalizm üzerine kurulmuş bir dünya : eskidiyse yenisini al daha güzelini daha iyisini al, ihtiyacın yok ise de al, her zaman tüket tüket hiçbir zaman üretme ve bu yüzden insanları bilimden, sanattan, kitaptan uzaklaştırıyorlar.
''Yaşamın amacının, mutluluğun sürekli kılınması değil
bilincin yoğunlaştırılması ve arınması, bilginin zenginleştirilmesi olduğunu düşünmeye itebilirdi insanları. --sf 181 ''
Bu üç şey insanları düşünmeye sorgulamaya iten şeylerdir. Bu üç şey insanları baş kaldırmaya, isyan etmeye iten şeylerdi bu yüzden insanlara bu üç şeyden uzak durmaları için şartlandırıyorlar. ''reflekslerinden birininin şartlandırılımasını bozabilecek bir şey okuma riski de her zaman vardı...-sf 48''
İnsanların beyinlerini yormayacak düşünmeye,sorgulamaya itmeyecek şeylerle meşgul ediyorlar ki kimse kurdukları düzeni sorgulamasın. Mesela insanları cinsellikle meşgul ediyorlar ''herkes herkes içindir ''ilkesini benimsiyorlar.
Gözleri kamaştıran ürünler insanları tüketmeye yönlendirecek reklamlar yapıyorlar.
İnsanlara sadece keyif için izleyebilecekleri filmler yapıyorlar düşünmek içİn değil sadece keyif için beyinlerini bu sisteme karşı olumlu şekilde baktıracak kitaplarla dolduruyorlar. İşte şuan yaşadığımız dünya da bu şekilde.
Günümüzde olan reklamlar hep bizi bir şeyler almaya itiyor.
İnternette gezinen reklamlar ,oyunlar, cinsellik içeriyor beyinlerimizi saçma şeylerle doldurmak için. İzlediğimiz diziler şiddeti,tecavüzü normalleştiriyor ,
insanları düşünmeye iten diziler filmler yapmak yerine insanları bu kötü eylemlere itmeye çalışıyor, kitaplar da bu durumdan farksız değil önüne gelen kitap yazıyor, insanların beyinlerini doldurmaktan başka bir işe yaramıyor bu kitaplar.
Fakat gerçekten bu durumda bile günümüzde insanların özlerini bulabilmeleri, iyiliği benimsemeleri için uğraşan şairlerimiz yazarlarımız sanatçılarımız var.
Umarım bu değerlerimizi gelecekte de kaybetmeyız
Cesur yeni dünyada insanların beyinlerini yıkamak yani şartlandırmak için ' hipnopedia ' yöntemini kullanıyorlar.
Hipnopedia, Reuben adında küçük bir kız çocuğu sayesinde keşfedildi.
Bir gün Reuben odasında uyurken annesi ve babası yanlışlıkla George Bernard Shaw'ın konuştuğu radyoyu açık bırakmışlar ve çocuk uykudayken sabaha kadar Shaw dinlemiş.
Sabah kalktığında kelimesi kelimesine Shaw'ın dediklerini ezberlemiş ve bunu durmadan söylüyormuş. Annesi ve babası küçük Reubenin çıldırmış olduğunu düşünmüşler.
Reubeni doktora götürmüşler ve sonradan anlaşılmış ki Reuben Shaw'nın konuşmasını uykusunda ezberlemiş. Böylece uykuda öğrenme anlamına gelen hipnopedia keşfedilmiş.
İnsanlar ilk olarak bu metodu zihinsel eğitim olarak kullanmaya çalışmış.
Fakat fark edilmiş ki bilincimiz kapalıyken ezberlediğimiz bilgileri düşünmeden, kavramadan sadece ezberliyoruz.
İşte tam da bu yüzden bu metodu kullanıyorlar. Cesur Yeni Dünyadaki insanların düşünmesini kavramasını sağlamadan sadece istedikleri bilgileri ezberletmek asıl elde etmek istedikleri... Bebekler şişelerden çıkar çıkmaz onlara günde 24 saat tekrarlanan uyku dersleri veriliyor.
Her bir sınıfa bebekliğinden itibaren görevlerini sorumluluklarını sorgulatmadan ezberletiyorlar. '' Alfa çocukları gri giyerler bizden çok daha sıkı çalışırlar çünkü korkulacak kadar zekiler. Gerçekten de beta olduğum için öyle mutluyum ki. Çünkü o kadar çok çalışmıyorum. Üstelik biz gamalar ve deltalardan çok daha iyiyiz. Gamalar aptaldır. Hepsi yeşil giyerler. Delta çocuklarıyla oyun oynamak
istemiyorum. Epsilonlar daha da kötüler. Okuyup yazamayacak kadar...-sf 52'' Bu pasajdan da anlaşıldığı üzere sınıfsal kabullenmiş bir ayrım mevcut ve insanlar büyüdüklerinde sorgulamadan ezberledikleri bilgileri doğru olarak bilecek , kimse bu eşitsizliği fark etmeyecek, herkes halinden memnun olacak.
''yargılayan arzulayan ve karar veren zihin bu öğretilerden oluşacak.-sf 53''
Cesur Yeni Dünyada ki insanları mutlu eden şeylerden biride somadır.
Soma bir nevi uyuşturucudur. Çünkü insanı sarhoş ediyor tüm dertlerini kötü şeyleri unutmasını sağlıyor. İşçilere ödül olarak veriliyor. Bağımlılık yaptığından insanlar soma için daha çok çalışıyorlar. '' bir gramı bin musibet savuşturur.-sf 128'' somayı daha çok kullanmaları için uykuda bu cümleyi ezberletiyorlar. Böylece soma onlar için kutsal bir madde haline geliyor.
Günümüz dünyasına bakacak olursak insanlar sorunlardan kaçmak için uyuşturucu alkol gibi maddeler kullanıyor. Gelecekte oluşturulacak dünya, sorunları çözmek yerine hep kaçan, erteleyen insanlardan oluşacak.
Huxleyin distopyasında bahsettiği gibi ilerde aile kavramı yok olacak.Cesur yeni dünyada insanların evlenmesi çocuk sahibi olması yanlış karşılanıyor. çünkü herkes herkes içindir ilkesine karşıttı bu aile kavramı.
İnsanlar sadece keyif için birbirleriyle oluyorlar ve kadınların doğum yapması yasak ki zaten hiçbir kadın doğurmak istemiyor ve bu yüzden kendilerini kısırlaştırıyorlar.
Bebekler kuluçka merkezleri denilen yerlerde yapılıyor ve burada bebeğin sınıfı belli oluyor.
Ona göre aşılar veriliyor eğer alfa ise daha uzun ,yapılı; eğer epsilon ise daha kısa, zayıf vücutlu olmasını sağlayan kimyasallar enjekte ediliyor.
Amaçları kısa sürede daha fazla insan yetiştirmek ve daha sonrasında bu insanları köle olarak kullanmak.
Aslında Huxley'in tahmin ettiği distopyaya doğru gidiyoruz.
Şuanda da aile kavramı yavaş yavaş kaybolmakta insanlar sadece keyif için birlikte oluyorlar, doğan çocukların sorumluluklarını ebeveynler almak istemiyorlar. Anne, baba, abla, abi, kardeş sözcükleri giderek anlamını yitiriyor.
Bu da sonumuzun Cesur Yeni Dünya gibi olacağının göstergesi.
Huxley'in oluşturduğu kurguda uygar olan, sistemin oluşturduğu yer dışında ,
ayrı bölge denilen yer de var.
Burası uygarlaştırılamamış olan, hala evlenip çocuk yapan, hastalıkların bulunduğu, insanların soma kullanmadıkları bir yer. Ayrıbölgeden uygarlığa giden Linda görünüşü nedeniyle uygar insanlar tarafından hoş karşılanmamıştı.
''...mideniz bulanmadan evet gerçekten mideniz bulanmadan ona bakmanız imkansızdı.-sf 160'' çünkü Linda çok çirkindi, kilolu ve yaşlıydı oysa ki cesur yeni dünyada yaşlanmak kavramı yoktu.
İnsanlar yaşlanmamak için değişik kimyasallar enjekte ediyordu vücutlarına.
Her şeyleri kusursuzdu. Bulaşıcı hastalık yoktu. Ama Linda bu insanlardan farklıydı kusurluydu.
Şuan günümüzde ki olan her insan gibi. Fakat neden dışlanıyordu? Günümüze bakacak olur isek de ideal bir güzellik kavramı ile ve tüketim bilinci ile birlikte kadını makyaj ile özdeşleştirmek ve her kadını aynılaştırmaya çalışmak , büyük göğüsün yahut dolgun dudakların güzellik belirtisi olduğu bilinci yerleştirilmiş ve kadınlar aynı şeyi yapmanın yapay cerrahi yollar ile doğasına karşı meydan okuyan bir yarışa girmişlerdir , doğal olmayan makyajı kullanmayan kadına sanki doğasına aykırı davranıyormuşçasına bakılması..
Bizleri güzel yapan, güzelliklerimizin farkına varmamızı sağlayan değil midir kusurlarımız,
bizi biz yapan en güzel şeydir aslında kusurlarımız.
Cesur Yeni Dünyada eğer diğerlerinden farklıysan, diğerlerinden farklı düşünürsen yalnızlığa mahkum ediliyorsun ve yalnız olana acımasız davranıyorlar..Hep böyle değil midir zaten ? Farklıysak, çoğunluk gibi davranmıyorsak hep ötekileştirilmez miyiz?. ''Uyumsuzluk,bir tek bireyın hayatından çok daha fazlasını tehdit etmektedir;doğrudan toplumun kendisi için bir tehlike oluşturur.-sf 155'' işte bu yüzden farklı olan her şeyi aslında koktukları için dışlarlar. Zaman geçtikçe dünya değişiyor insan değişiyor, yeryüzünde beğenmediğimiz her şeyi yok ettik. John'un da dediği gibi :
'' katlanmayı öğrenmek yerine tatsız olan her şeyin kökünü kazımak...
Ne katlanıyor,ne de karşı koyuyorsunuz. Yalnızca sapan taşlarını ve okları siliyorsunuz yeryüzünden. - sf 236'' Doğayı, hayvanları, çocukları, ruhlarımızı yok ettik.
Güzel olan ne varsa mahvettik. İnsanlık diğer her şeyin sonunu bitirdiği gibi kendi sonunuda bitirmek üzere...
(
Son Yazılar
Hepsini GörKuşları çok seviyorum, özellikle de güvercinleri, posta güvercinlerini .. Bir kuş olmayı isterdim, hayır hayır bir kuş olsaydım büyük...
Bu gün sevgililer günüymüş o halde ben de sevgililerimi anmadan geçmeyeyim. Benim sevgililerimin bedenleri ölü, çürümüş ve kokuşmuş...
Comments